22 Kasım 2013 Cuma


                           UMUT GERMEÇ RESİM SERGİSİ'NDEN






     Doğayla arasına duvar ören insan giderek ona yabancılaştı. Böylelikle doğanın bütünlüğü içinde olan kendine de yabancılaştı. Bugün doğa bilim ve teknolojinin son güçleriyle üzerine abandıkları bir nesnedir. Günümüzün sömürü ve hükmetme üzerine kurulu olan düzeninde doğa da, gelişme ve kalkınma uğruna tüketilen bir metadır. Doğanın metalaşması onu bir tüketim nesnesine dönüştürmüştür. Tüketim nesnesi doğa kaçınılmaz olarak, giderek atık haline gelir. Bu gidiş engellenmezse yeryüzünde yaşama olanağı kalmayacaktır.


Spinoza insan bedeninin doğada onu oluşturan birleşik bireylerden biri konumunda olduğunu söyler. Bu referansla denilebilir ki yok edilen, tahrip edilen doğa değildir, insanın kendisidir de. 






Umut Germeç de benzer bir şekilde açıklar düşüncesini; “Doğanın kirletilmesi, insanın kirletilmesi demektir; hem fiziksel, hem de tinsel…” der.. Çok da doğru söyler. Germeç’in resimlerinde beden ve doğa arasındaki yarılmayı görürüz. Ağaç gövdelerine insan bedenleri gömmüştür. Bu yarılmayı gösterirken bize doğayla insanın özdeşlik ilişkisi içinde olması gerektiğinin kaçınılmazlığını vurgulamaktadır. Aynı zamanda henüz ruhunu yitirmemiş insanları,“Toplu durmaya eğilimli”, “kardeşçe” yaşayan insanları yüreklendirme çabasındadır.."


Yrd. Doç. Dr. Solmaz Bunulday Hasgüler









7 Mayıs 2013 Salı

ÜMİT ERZURUMLU’nun RESİMLERİ


ÜMİT ERZURUMLU’nun RESİMLERİ
Düş Yolcusu Sanat Durağı Galerisi
27 Nisan---10 mayıs 2013

   Ümit Erzurumlu (ÜE), genç ressamlarımız arasında “Kübizm” ekolünü kullanabilen  azınlığın önde gelenlerinden.  Pablo Picasso ve Juan Gris’in 1900’lerin başlarında yoktan varettikleri ve geliştirerek bir ekol haline getirdikleri bu görüntü yaratıcılığının inceliklerini anlayarak kullanmak, hem resim tekniği hem de detaylı ve zor bir teori anlayışı gerektirmektedir ki ÜE bunu başarmış.
   Bu resimler sadece Kübizm’i değil aynı zamanda çeşitli derecelerde diğer ekollerin de başarıyla uygulanmasını içeriyor; bunlar arasında Dışavurumculuk, Fovizm, Futurizm, Soyutlama gibi ekollerin görselliklerini seçmek mümkün.  Erzurumlu, resim tekniği konusunda sadece yağlıboya tekniğini özümsemekle kalmamış, karakalem, pastel, suluboya ve çini tekniklerini de kullanarak görsel ifâdesini daha zengin hâle getirmiş.
  

  Tüm resimlerde çok çeşitli renkler hoş bir uyum içinde kullanılmış; sıcak ve soğuk renklerin mekân, yoğunluk ve yaygınlıkları ustalıkla seçilmiş, öyle ki iç ve dış mekânları ayırt etmek kolayca mümkün oluyor.  Renkler ve desenler, Futurizm’in önde gelen gereği olan “dinamizmi” tuallere taşımış ve resimlere vurgulu bir enerji yüklemiş; örneğin, bakışlarınız nazar yoğunluğuna eriştiğinde atların nal seslerini, rüzgârın uğultusunu, dalların nağmelerini duyabileceksiniz.   
   Kübizm’in zengin düzlem, renk, gölge, ve ışık algoritmini seçmek, bunları orantılı ve uyumlu hale getirerek resmin konusunu ve figürlerini îmâ etmesini temin etmek öyle başarılı bir sentez gerektirir ki “belirgin” olan görüntüler sonuçta “gizemli” hâle gelsin; Erzurumlu’nun resimlerinde bu gizemi tadabiliyoruz: viyolonsel çalan müzisyen, çeşitli portreler, koşan at sürüleri, Kübizm’in soyutlama, Fovist, ve Futurist senteziyle izleyicileri gizemli ve titreşimli bir sanat yolculuğuna çekiyor.
   


Ümit Erzurumlu’yu kutluyor, başarılarının devamını diliyorum; gelecek resimlerinde Kübizm’in çeşitli kaynaklarından gelen (doğal, yapay, ilâhî gibi) ışıkla da daha yoğun ve kapsamlı algoritmik ve bileşimli alaşımlarına girmesini bekliyor ve ona güveniyorum.  Yaşadığınız ve çalıştığınız mekânlarda Kübizm’i diğer ekollerle de bağdaştırarak yarattığı bu ender bulunur görüntülere sahip olmak isterseniz, işte fırsat!  Böyle bir fırsatı, öne çıkardığı bu sergiyle temin eden Düş Yolcusu Sanat Durağı Galerisi’nin kurucusu Sayın Mehmet Kına’yı da ayrıca kutluyorum.


Sezer Aykan

Sanatlar eleştirmeni, MAC
Görsel sanatlar işletmecisi, MVAM